21 Aralık 2010 Salı

Tatil

Üniversiteden atıldıktan sonra kalakaldım ortada. Ne yapacağımı bilemeden, okullar tatile girmiş ve benim derslerim de azıcık kötüymüş numarası ile memlekete gittim ailemle... Niyetim tatil dönüşü anlatmak durumu. Korkuyorum tabi, ne gerek var o beton yığını yere dönmeye, burada kalalım denmesine. Bu minicik kasabada kalamam, yaşayamam, nefes alamam sanıyorum.


Her gün nişanlıma uğruyor, halini hatrını soruyorum. Biraz sohbet edip kayın validenin elini öpüyor ve ayrılıyorum. Ankara'dan gelirken bizimle birlikte gelen arkadaşımla da Kuşadası, Didim, Selçuk, Akbük, Bodrum yapıyoruz günübirlik.

Bir gün nişanlım cırladı bana, neymiş gittiğimiz yere onu götürmüyor, davet etmiyormuşum. E haklı tabi kız. Niye götürmüyorum ki ben de? "Canım, sen değil miydin geçen sene davet ettiğim hiç bir yere gelmeyen? Her davetime uygun bir kılıf bulup beni reddeden? Bu yaz da davetlerimi ilk başta reddedince, karşında yeterince şebek olduğumu düşünüp sormuyorum artık". Kızdı biraz ama pek de bişi diyemedi. Ne diyecek ki döver gibi doğruları gözüne sokunca?

Bir kaç gün sonra da tatil yerini ayarladık. Bodrum Turgutreis'e bilmem ne kadar mesafede bi site varmış bizim arkadaşlardan birinin. Oraya gidicez. Yakınlarda çadır kurulacak yerler varmış. Niyetimiz çadır kurmak. Bugün ismini bile hatırlamadığım minik bir balıkçı köyünün yanındaydı arkadaşın tatil sitesi. "T.E.K. bişi" sitesi... Hemen yanında Aspad diye bir yer, etrafı demir tellerle çevrili. Gayet güvenli bir mekan, sahibinden izin aldık, çadırı güzel bi ağaç grubunun altına kurduk. Çadır da bildiğiniz köpek çadırı, ayakta duramazsınız içinde, böyle sürünerek giriyorsunuz, iki kişilik bişi. Tek kural, sigara içmemek. Ağaçları yeni dikmişler yanmasınlar diye özeniyorlar. Ha bi de tuvalet için çukur kazmamızı istediler. :))

Sabah tam 8'de güneş çadıra vuruyor. Her sabah tam 8'de ayaktayız. :) Sabahları kalkıyoruz köye gidiyoruz, yolda bir çeşme var durup elimizi yüzümüzü yıkıyoruz. Çadırın etrafında elektrik, su benzeri hiç bir medeniyet işareti yok. Köydeki bir balıkçı kahvesine girip çift kaşarlı domatesli tost ısmarlıyoruz. Yarım ekmekten yapıyorlar tostu. İkişer tane söyleyip su bardağı ile de çayı istiyoruz. Oturduğumuz masadan düşsek doğrudan denizin içinde olacağımız bir masaya kurulup afiyetle yiyoruz. Hayatımda yediğim en güzel kaşarlı tostlar onlardı. Hala daha iyisini yiyemedim.

Kahvaltıyı yapınca da siteye arkadaşın yanına geçiyoruz. Ailecek onlar kahvaltıda iken biz de tuvalet ihtiyacını hallediyoruz. Tuvaletini kullandığımız arkadaş dört kişilik bir aile. Anne, baba, biri erkek biri kız iki kardeş. Kız olan ufak. 15 yaşlarında bıcırık bişi. Yıllar sonra tanıdığım kara gözlümün biraz daha çelimsizi idi. Arkadaş kahvaltısını bitirince inerdik sahile, denize girer, güneşlenirdik. Arada çok sıcaklayınca bir şeyler içerdik. Öğle yemeği zamanı geldiğinde bizim için mutlaka biri yemek ısmarlardı. İki çulsuzu da ağırlayamazsa koca siteye ayıp zaten. Menü hep aynı. Sosisli makarna, bira! Değişen tek şey makarnanın sosundaki ketçap miktarı olurdu. Kilo vermediğim tek tatildir. Ve evet ben hala sevmem makarnayı. Sağ olsunlar 12 gün misafir ettiler bizi. Geceleri nadiren çıktık bişiler yaptık ki paramız bitmesin. Paramız dediğime bakmayın, kıytırık bir motelde üç gün kalacak paramız anca var. :)) İkimizin de derdi kafa dinlemek, tamamen yılın yorgunluğunu atmak, ne kafa ne beden olarak hiç bir aktivite istemiyoruz. Arkadaşım sevgilisinden ayrılmış, ben okuldan atılmışım. Durumdan hiç şikayetçi değiliz yani.

O arada ben de nişanlımdan ayrıldım. Bu başka bir hikaye ola ki bir gün yazarım.

Artık rahat mı battı, kafamız mı dinginleşti, ben nişanlımdan ayrıldığım için yerimde durunamaz mı oldum? Orası belirsiz. Ayrıldık oradan. Antalya'ya geçip arkadaşın sevgilisine bir merhaba demek niyetimiz. Onun da derdi hani tekrar ilişki başlar mı?

Kemer'e geldik, arkadaş telefonla konuştu. Müsait değilmiş kız. Bir otelde animatörlük yapıyor. Akşam üzeri görücez. Bir otelin sahiline kaçak girip denize girdik. Abicim sabahın 10'unda bir deniz bu kadar mı sıcak olur. Resmen hamam. İki de kese atasın gelir. Kaçtık Antalya'ya. Arkadaş biliyormuş, beni kayalık bir yere götürdü. Denize girdik, oyalandık. Çarşıda gezdik falan. Turistler, hareket bi dünya. Her şey güzel gidiyor. Taa ki postaneye girene kadar. Postaneye bi girdik ki püüüüü meğer cehennemde imişiz. Klima bi çalışıyor, püfür püfür. İşimizi bitirip çıktık postaneden, anam sanki kızgın tavada yürüyoruz. Akşamı zor ettik.

Akşam üzeri tekrar geçtik Kemer'e arkadaş kızı gördü, konuştular. Yanıma geldi, hadi baba dedi bitmiş bu iş. Tırmalamanın alemi yok. Bulmuş bile birini. Gidelim. Topu topu bir hafta önce ayrılmışlardı oysa ki...

Kös kös döndük eve. Çok uzun ve sıkıcı bir yolculuktu. İki gün sonra nişanlanmamızın yıldönümü. İçimi sardı bi sıkıntı, anneme dönelim dedim, sıkıldım ben. Topladık eşyaları o gece yola çıktık, Ankara'ya döndük...

Hey Allah'ım ya! Sözüm ona ben size bu akşam askere nasıl gittiğimi anlatacaktım. E napalım bu seferlik böyle olsun. Kıssmetse bir dahaki sefere de onu anlatırım. :))

6 yorum:

Depresif Ayu dedi ki...

Bilge kardeş, çok güzel vakitler geçirmişsiniz ama oradan oraya gitmeler beni acayip yorar, en azından ruhen. Ben bir otele gidip yayılmalıyım ve arada yakınlarda tarihi yerler varsa çevrede ziyaret etmeliyim.

Ve de yine kara gözlüden bahsetmen gözümden kaçmadı hemmen belirteyim :))))

Bilge dedi ki...

Ayucum o yaz kafayı dağıtmam gerekiyordu. Kara Gözlüm ile ilgili bir yazı yazdım. Cesaretimi topladığımda paylaşabilirim. :))

Depresif Ayu dedi ki...

bana mail at önceden. evet evet evet :)

Bilge dedi ki...

mail için bile cesaret lazım. Senin mail adresin yok ki blogunda felan...

kremkaramel dedi ki...

Bu kış günü yapılacak şey mi bu:S
Nereye bağlayacaksın tüm bunları bakalım

Bilge dedi ki...

kremkaramel ben klavyenin başına oturduğumda askere nasıl gittiğimi anlatacaktım sözde. Hatta yazını nbaşlığını bile Ben de Askere gittim yaptım. Ama bi anda konu nereye gidiverdi. Okuldan sonra minik bi tatil yaptım da falan diyecektim ki ühüüüü...

Niyetim de sözüm ona askere giderken beynamaz oluşum, dönüşte tarikatlı oluşumu anlatmaktı.